Akşehir’in Hıdırlık, Kozağaç, Nadir, Engilli mesire yerlerinin yanında bir de ÇUKURLUK mevkii vardı …Orada kavak, söğüt gibi ağaçlarla beraber bir de geniş gövdeli KARADUT ağaçları bulunuyordu… Bu karadut ağaçlarından biri yerden yarım metre yükseklikte, enine doğru bir metre uzanıyor sonra yukarı doğru yükseliyordu.
Oraya teyzezadelerim Ali Cumbul ve Mehmet Ali Barışık ile karadut toplamaya giderdik. Ellerimiz mosmor olunca karadutun yapraklarıyla ovuşturarak yanından geçen çayda ellerimizi yıkar, temizlerdik.
Karadutu ben orada tanıdım. Zamanla araştırdım ve karadutun; bağışıklık sistemini destelediğini ,kolesterolü ve kan şekerini dengelediğini öğrendim.
Zaman zaman alıp yiyordum.
Pazarda; Görünümü aynı olan böğürtleni karadut diye satıyorlardı.
Bu görkemli ürün, Karadut ; 1911-1975 yılları arasında yaşayan ressam, heykeltıraş yazar ve şair olan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bir şiirine konu oldu.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisi Mari Gereksizyan’a aşık olur ve yaşadığı koyu aşkı, yazdığı KARADUT şiiri ile sanat çevrelerinde aşkı ve hüznü en güzel anlatan bir şiir olarak kayda geçmiştir.
KARADUT şiiri Zaman içerisinde Fatih Kısaparmak, Cem Karaca, Neşe Karaböcek tarafından bestelendi , yorumlanmış ve sanat dünyasına kazandırılmıştır:
KARADUT
Karadutum çatal karam çingenem
Nar tanem, nur tanem, birtanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın aa Gülüm..
Günahın vebalimsin günahımsın
Dili Mercan, dizi Mercan dişi Mercan
Yoluna can koyduğum canım koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Kara dutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacak bir tanem
Gülen ayvam Ağlayan narımsın ….
***
Tarihte iz bırakan Leyla ile Mecnun Tahir ile Zühre Ferhat ile Şirin gibi büyük aşkların yanında ‘Bedri ile Mari‘aşkı bizce sanat dünyasında yer eden minik bir aşktır.
Şurası bir gerçektir ki hayat her şeye rağmen yaşamaya değer, ancak içinde sevgi, tutku, müzik, aşk olunca dahada tadında olur. Ayrıca yardım, paylaşma, başarı, takdir, dostluk ve hoşgörü mutlu yaşamanın ilaçıdır.