Türkiyedeki ; can eriği , papaz eriği , mürdüm eriği , tatlı üryani eriği çeşitleri yanında bir de gösterişli bir erik daha vardır : ANJELİKA ERİK…
Tatlıdır güzeldir yemeye doyum olmaz.
Anjelika Erik önce sararır , kızarır , kahverengi olur daha sonra simsiyah renk alır .
Anjelika eriğin menşei Kaliforniadır . Anjelika ismini ,13 tarihi Anjelik romanlarından ve bunlardan uyarlanmış 5 sinema filminden almıştır.
2015 yılında yazdığımız yazıda , İstanbul’un göçlerden dolayı kahverengi bir renk aldığı ve daha da koyulaşacağı vurgulanmıştı . İstanbul’un şimdi Anjelika erik gibi olduğunu görüyoruz.
Uğruna şiirler , güfteler yazılan , besteler yapılan İstanbul’un simsiyah olmasının yanında havası da değişti . Özellikle kapalı mekanlarda , vapurda otobüste ve metroda … Nefes almak zorlaştı .
Grup Ofisi kurmak için 39 yıl önce dolaştığımız ;
Kadıköy , Eminönü , Taksim , Şişli , Ortaköy , Kumkapı , Sirkeci ve Ataköy gibi iz bıraktığımız pırıl pırıl mekanların şimdi tamamen farklılaştığını düşünüyorum.
Orada müvekkillerimizi gezerken Ermeni ve Yahudi iş sahipleriyle tanıştık , dost olduk ve güzel günler geçirdik .
Ve Hey gidi günler hey diyorum
1-) Bir mesleki konferans sonunda iki bayan arkadaşımla Taksim’den misafirhaneye dönerken bindiğimiz aracın şoför’ü kısa mesafe gerekçesiyle problem çıkararak taksiden inmemizi söyledi . Bizde taksiden inmedik ve kendimizi emniyet mensubu gibi göstererek aramızda “Komiserim , Amirim ” gibi hitap ettiğimizde Şoför sustu ve yoluna devam etti ,
2-) Laleli’deki bir müvekkilimize uğradığımızda Eskimeyen ayakkabılarınızdan şikayetçi olduğumuzu söylerek şakalaştık ,
3-) 2002 yılında Eminönü’nde ithal malzeme satan Galatasaray’lı bir müvekkilimize uğradığımızda o gün Türkiye Güney Kore milli maçını büyük ekranda seyretmek için bizi arabasıyla 170-180 km hız yaparak Bahçeşehirdeki evine götürdü ve maça yetiştirdi .
Ayrıca bazı can dostlarımızla Kumkapı’da kırlangıç buğlama , Sarıyer’de yerde rakı balık yaptığımız ve gece yarısı Taksim’de tok karnına közde kestane yediğimiz aklımdan çıkmıyor . Bende hatırası saymakla bitirilemeyecek tıka basa güzellik ve tarih dolu İstanbul’u simsiyah da olsa unutmak istemiyorum . Ama bu halini gördükten sonra Teoman Alpay’ın Rast şarkısı aklıma geliyor ;
İstanbul’u artık hiç sevmiyorum.
Orda başladı aşkım , orda oldu ayrılık
Orda verdik el ele, yine orda bıraktık
İstanbulu artık hiç sevmiyorum
Seni orda tanımış, seni orda sevmiştim
Çünkü orda sana ben bin ümitle gelmiştim
Aşka ihaneti ben yine orda görmüştüm
İstanbul’u artık hiç sevmiyorum
(Beste: Erol Sayan Güfte: Mehmet Erbulan)
Özetle İstanbul Anjelika erik gibi kararsada hiçbir zaman aklımızdan
çıkaramayacağımız bir şehirdir.
Elinize emeğinize sağlık. Çok güzel bit makale.