Ana unsuru kadın olan “14 Şubat Sevgililer Günü’nü” geride bıraktık. Önümüzde önemli bir gün daha var; “8 Mart Dünya Kadınlar Günü”
1857’de New York’ta bir tekstil fabrikasında grevci işçilere polisin saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin kurulan barikatlar nedeniyle kaçamamaları sonucunda 120 kadın işçinin ölmesiyle ortaya çıkmıştır.
Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü ilk kez 1921 yılında, iki komünist kız kardeş Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova’nın girişimi ile gerçekleştirildi.
Bu tarihten sonra yıllarca 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamalarına izin verilmedi.
“Birleşmiş Milletler 1975 yılını “Kadın Yılı” ilan edince aynı yıl Türkiye’de “Kadın Yılı Kongresi” gerçekleştirildi.
Dünya Kadınlar Günü;
- Bazı ülkelerde resmî tatildir.
- Bazı ülkelerde ise büyük ölçüde görmezden gelinir.
- Bazı ülkelerde protesto günüdür.
- Bazılarında ise kadınlığı kutlayan bir gündür.
Kadınlar Gününün 80’li 90’lı yıllara varan ve bitmeyen tükenmeyen hikayesi vardır. Bu özel gün birleşmiş Milletler ‘in 1917 yılında aldığı kararla kadınlar lehine perçinlenmiştir.
Dünyadaki hayat, Âdem ile Havva’nın cennetteki yasak ağacın meyvesini yedikten sonra cennetten kovulmalarıyla başlamıştır.
Âdem ve Havva cennette kendilerine yasak edilen meyveyi şeytana uyup yiyince Allah tarafından cezalandırılarak dünyaya gönderildiler. Ademi Seylan Adası’na, Havva’yı Libya’ya yerleştirdi.
Âdem ile Havva yıllarca birbirlerinden ayrı kaldılar. Beraber olabilmek için Allah’a yalvardılar. Allah onların suçlarını affederek onları Mekke’nin güneyindeki Arafat’ta birleştirdi.
Kadın dünya kurulduğundan günümüze kadar hep başrol oynamıştır, kadınsız bir dünyanın olmayacağı kesindir.
Dünyada pek çok başarılı kadın olduğu gibi Türkiye’de de Millî mücadelede sırtına bağladığı çocuğuyla savaş alanlarında cepheden cepheye koşan kadınlarımız var.
Kendisini cepheye atarak vatan için savaşanların yaralarını saran, çavuş olarak girip üsteğmen olarak emekli olan, emekli maşını Kızılay’a bağışlayan Erzurumlu “Kara Fatma’mız” var.
5 Aralık 1934’te yaptığı bir söylevde “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” diyen Atatürk, dünyaya örnek olacak bir karara öncülük etmiş, kadınların siyasi hayata girmesine, seçme- seçilme hakkını kazanmasına vesile olmuştur. Ümit ediyoruz ki kadınlarımız önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin demokratik siyasetinde daha çok yer alacak, memleketle ilgili sorunların çözümünde söz sahibi olacaktır. Çünkü Türk kadını, yaratıcıdır, azimlidir, başarılıdır. Kadınlarımız bazen sert bazen çiçek dalları kadar kırılgan, bütün çiçeklerin sembolü olan güller kadar renkli ve güller kadar kokuludur. Şairlerin, söz yazarlarının, bestekarların ilham kaynağıdır. Pek çok şarkının içinde kadının izleri, kadının elleri, gözleri, saçları ve dudakları vardır. Şarkıyı dinlerken kadının nefesini hissedersiniz.
Özetle kadın hayattır, hayatın gerçeğidir.
“KADINLAR DÜNYA GÜLÜ” kutlu olsun.