Alo Kimsin?

Alo kimsin; kayınpederim rahmetli Mithat İNCE’nin telefon geldiği zaman ahizeyi kaldırıp karşı tarafa sorduğu ilk soruydu. Ali Kantarcı, Mustafa Köksal ve Enver Cevlek gibi pek çok yakın arkadaşı Mithat İnce’nin bu tarz bir soru ile telefona bakmasını ve konuşmaya başlamasını bilirlerdi. Belki de alo kimsin sorusu o dönemin yerleşmiş bir hitabıydı. Telefon konuşmaları “Alo kimsin” le başlar, şakalaşmalarla, küçük küfürlerle devam ederdi. Onların arkadaşlıkları farklıydı, samimiydi, candandı… Ben işimin gereği cepten veya sabit telefonla günde 25-30 konuşma yapıyorum. Bazen iş, bazen resmi, bazen özel.. Örnekler çok: Telefon çalıyor açıyorum ; –  Abi müsait misin? – Buyur müsaitim diyorum. –  Allahaşkına  müsait değilsen sonra arayayım! **** Bir başkası: -Alo beni tanıdın mı? – Hayır tanıyamadım – Nasıl tanımazsın, biraz düşün… Düşünüyorum tanımam mümkün değil. Sonra kendisini tanıtıyor; yıllardır görüşmediğim bir arkadaşım. Hal hatır sormaya başlıyor: Nasılsın, iyi misin, sağlığın nasıl, işlerin nasıl, çocuklar nasıl, torunlar nasıl, kimleri  görüyorsun gibi sorularla konuşma uzayıp  gidiyor. Bu yetmemiş gibi “Daha daha ne var ne yok” diye sohbeti devam ettirmek istiyor. Zamanı bol, karşı tarafı düşünmüyor. Sonunda ithal tabir : “Kendine iyi bak” diyor. Ben de “Olur” diyorum ve telefonu kapatıyoruz. **** İstanbul’dan bir iş telefonu geliyor. Açıyorum bir makam sekreteri. Müdürü adına konuşuyor;  marka mevzuatı ile ilgili  sorular soruyor. Olmaz diyorum, niye olmasın  diyor  anlatıyorum, anlatıyorum anlamıyor. Konuyu tekrar etmek ve kendisini ikna için kendisine “Kardeşim …” diye hitap ediyorum. O makam sekreteri ne derse beğenirsiniz “Ben sizin nereden kardeşiniz oluyorum…” De buyur…b öyle bir sekretere ben ne anlatayım… **** Bir bayan arıyor, telefonu mu nereden bulduysa : – Alo Gürşen Beyle mi gürüşüyorum? –  Evet benim buyurun –  Filan okulun okul aile  birliğinden arıyorum, fakir öğrenciler için bir yemek düzenledik – Peki ne istiyorsunuz – Size iki davetiye göndermek istiyorum. Kişi başı 100 TL. – Hanımefendi, o yemeğe katılmam mümkün değil, ama bir davetiye gönderin bedelini ödeyeyim. Bayan ısrar ediyor: – Ne olursunuz  iki davetiye alın, siz gelemezseniz bile bir yakınınıza verirsiniz … **** Bir gün beni bir bayan arıyor,  güya yardım için tiyatro bileti pazarlıyor: –  Şu numarayı çevirin, ses gelince evet deyin….  Soruyorum: –  Nereden arıyorsunuz? –  İzmir’ den –  Ama ben Ankara’dayım. Peki tiyatro nerede –   Kayseri’de… **** Bu ara telefonla para kazanmak için çalışan sahtekarlar çoğaldı: Eşimi aramışlar : – Karakoldan arıyoruz, banka hesaplarınıza girmişler 5000 liranızı götürmüşler, kurtarmak istiyorsanız … derken eşim olayı çakmış ve sözünü kesmiş – Ben şimdi arabadayım, hangi karakoldaysanız söyleyin hemen oraya geliyorum… Telefon şak diye kapanmış **** Bir başka hikaye : Geçenlerde kayınvalidem Nazik İnce’nin ev telefonu çalmış : ” Biz polisiz evinizi aramaya geleceğiz” Kayın validem 86 yaşında, maşallah kulağı duyuyor, aklı başında. “Benim neyimi arayacaksınız yavrum, buyurun gelin arayın” Aradan günler geçiyor, ne gelen var ne giden. Polis olsa aramak için randevu alır mı? **** Mutlaka bu tür telefon hikayeleri başınıza gelmiştir Ama gene de siz siz olun : Birini arıyorsanız üç dört defadan fazla çaldırmayın, açmıyorsa zorlamayın, müsait misiniz diye sormayın, telefonu açamadığınız zaman duymamışım, telefonum şarjdaydı, toplantıdaydım, mutfaktaydım, trafikteydim, telefonum sessizdeydi vs. gibi mazeret bildirmeyin, sizi arayıp da görüşemediğiniz kişileri mutlaka arayın, polisim diyenlere, kontör gönder diyenlere itibar etmeyin, konuşmanızı kısa kesin, hikaye anlatmayın, trafikte ve toplu mekanlarda telefonu sessize alın, numarası görünmeyen gizli telefonları  ve  yurt dışından gelen kadın pazarlama amaçlı telefonları açmayın…
  • 905
  • 2