Mangalda Kalan Küller!

Konuşmak bir sanattır. Özellikle politikada. Politikacının yaptığı bir sürçülisan günlerce dilde dolaşır. Toplum önünde veya küçük bir toplantıda konuşan bazı insanlar hep kendilerinin dinlenmesini ister. Konunun dışına çıkar, hayatından parçalar ekler. Lafına karışanlara kızar hatta “Ben konuşuyorum” diye azarlar. Konuşurlar konuşurlar mangalda kül bırakmazlar. Özellikle kapalı mekanlarda yapılan konuşmaları ilgililer dinler, konu ile ilgisi olmayanlar ise kös dinler. Çoktandır birbirini görmeyenler bir yerde karşılaşınca sohbete dalarlar. Meraklı olan hep sorar, karşı tarafın işi var mı yok mu düşünmez.  “Daha daha ne var yok” diyerek görüşmeyi sürdürür, hatta dedikoduya başlar. Evlenenler, boşananlar gözden geçirilir. Merak ettikleri kişileri sorarlar. Aramızda kalsın diyerek birbirlerine sırlarını söylerler.

“Söyleme sırrını dostuna o da söyler dostuna” atasözünü unuturlar.

Dedikodu insanlar için bir ihtiyaçtır. Boş vakti olan olmayan herkes dedikodu yapar, erkeği de kadını da…

Kadınlar bu konuda başarılı olduğu için ihale hep onlar da kalır.

Bir köy yerinde iki komşu kadın sabahın erken saatinde ellerinde testilerle pınara giderken yolda karşılaşırlar. Hâl hatır sorarlar. Biri “Mangal külüne patates gömdüm, su doldurduktan sonra beraber yeriz” der. Diğeri de “İyi olur ben de çoktandır yememiştim” diye cevap verir.

O arada sığırlar da yalaktan su içip yayılmaya çıkar.

İki komşu kadın dolan testileri bir kenara koyup sohbete başlar. Biri çok konuşur mahallenin muhtarı gibidir her şeyi duyar her şeyi bilir.

“Duydun mu gıı” diye sorarak yeni haberlere geçer. Anlatır da anlatır. Sohbet tatlıdır… Hava kararmaya, sığırlar dönmeye başlar. Lafı ağzında kalır ve der ki: “iki çift lafım daha vardı ama sığırlar geri döndü…”

Dedikodu o kadar tatlı ve etkilidir ki, sazı eline alan sonuna kadar çalar. Ne geri dönecek sığırları ne de mangalda közlenen patatesi düşünür.