Bir sabah kahvaltı yapıyorum; telefonum uzun uzun çaldı: İstanbul’ dan Gözde arıyor, biraz sonra Ankara’dan Pelin… Her ikisi de telefonu açar açmaz bana minnet duygularını ifade etmeye başladılar, beni öve öve bitiremiyorlar… Benim hiç beklemediğim telefonlar… Ben bu arkadaşlara ne yapmışım? Meğerse; ben onları işe aldığım günden itibaren sigorta yaptırmışım. Unutmamışlar bunun için teşekkür ediyorlarmış. Böylece onlar da devletin çıkarttığı bir yasa (EYT) ile yaş haddine bakılmaksızın, emekliliğe hak kazanmışlar.
Emeklilik kavramına gelince; Emeklilik bir kişinin gerek devlet dairesinde gerek bir işverenin yanında veya kendi iş yerinde belirli bir süre prim ödeyerek yasal hak ve hükümlerle işten ayrılması ve dinlenmeye çekilmesidir.
Emeklilik devletin çalışanlara verdiği bir güvencedir. Ancak sağlığın elverdiği, gücün yettiği sürece çalışmak da devlete bir katkı, yaşantısına destek bakımımdan bir görevdir.
Emeklilik hayatı kişiden kişiye değişmektedir. Bazıları evden çıkmaz, gazete, kitap okur, televizyonla, bilgisayarla uğraşır. Bazıları bağ bahçe ile uğraşır, köpek gezdirir, indirimli ürün kuyruğuna girer. Bazıları da kahvede taş döşeyerek! at yarışı oynayarak vakit öldürür.
Geçenlerde emekli bir arkadaşım “Geçerken uğradım” diyerek geldi.
“Çoktandır görüşemiyoruz” dedi. “Evet pandemiden” dedim. Siyasetten, zamlardan bahsetmek istedi, konuyu değiştirdim. Daha daha ne var ne yok diyerek sohbete devam etmek istedi, kısa kestim. Bir ara gözü masamdaki İbareye ilişti. Yazının anlamını sordu, “Ben de bilmiyorum” dedim. “Daha daha ne var ne yok?” sorusuna suskun kaldım; çünkü elimde bitirilmesi gereken iş vardı. Sonra “Bana müsaade” deyip ayrıldı.
Ben yasal şartlarla 44 yaşında emekli oldum. Bir hafta evde kaldım her tarafım ağrımaya başladı. Baktım böyle olmayacak, kendimi dışarı attım. Kısa bir süre bir şirketin genel müdürlüğünü üslendim.
Daha sonra Muzaffer Eratıcı’nın ve İsmail Üke’nin desteği ile Ali Nazmi İşhanı’nda küçük bir muhasebe bürosu açtım. Yardımcım Mustafa Esen ile çalışmaya başladım. Bir taraftan muhasebecilik, sigorta acenteliği yaparken başka konulara da el attım. Serigrafiyi öğrendim. Bir gün 100 adet kül tablasının baskısını evde yapınca evin her tarafını müthiş bir koku sardı, hanımdan fırça yedim ama yılmadım. Ostim de KUPA markalı çelik çaydanlık ve semaver ürettim, pazarladım. Erken emeklilik verdiği güç ve hızla çalışarak Mali Müşavir, marka ve patent vekilli olunca GRUP OFİS AŞ’yi kurdum.
Mahalli bir gazetede 10 yıl köşe yazarlığı yaptım.
SEVGİ DOSTLUK VE HOŞGÖRÜ ile her sorunun çözülebileceğine, çaba göstermeden başarılı olunamayacağına inandım.
Hayatımdan aktardığım bu örneklerle yeni emeklilere küçük bir ışık tutabiliyorsam ne mutlu bana…