Mayıs ayında barajlardaki su seviyesi düşmeye başlamıştı. Yağmur, yağmur diye Allah’a yalvarıyorduk. Allah bir yağmur verdi ki her gün öğleden sonra sel seli götürdü.
Kurban Bayramı yaklaşıyordu. Parası olan vatandaşlar bayram programı yapmak için yağmurların kesilmesini bekliyordu. Piyasa yükseldi, dolar aldı başını gitti.
Hükümet sıkıntıda olan vatandaşı rahatlatmak ve turizm sektörünü canlandırmak için bayram tatilini 9 güne çıkardı. “Atam izindeyiz” sloganına uyarak milletçe izine ayrıldık. Sanki çok çalışmış çok para kazanmış ve izini hak etmiştik.
Meclis tatile girdi , Okullar , bütün resmi ve özel kurumlar kapandı. Herkes tatil yörelerine kaçmaya başladı. Biz de bayramı , Ankara’da geçen yıl aldığımız bir hobi bahçesindeki evimizde geçirmeye karar verdik. Arife günü ev taşır gibi toplanıp siteye geldik. 40 haneli sitede bizden başka hiçbir hareket yoktu. Sakin bir yerdi ama aşırı sakindi.
Bayramın üçüncü günü birkaç komşu geldi. Yan komşumuz gelince rahatladık, bayramlaştık, yedik içtik güzel bir gün geçirdik. Diğer günler televizyona ve telefona teslim olduk. Dostlarımızdan arkadaşlarımızdan gelen yüzden fazla telefon ve mesaj Bayramda olduğumuzu unutturmadı.
Bayramın son günü akşamüzeri üç komşu ile yol üstünde bayramlaştık, sohbet ettik. Seçimden, zamlardan , asgari ücretten, doların yükselmesinden söz ettik. Bir mangal yakmanın maliyetinden dolayısıyla Ankara’daki et fiyatlarını 250-300 TL arasında olduğundan , Türkiye’deki hayvancılıktan bahsediyorduk. Hava kararıyordu. Uzaktan bir”Mööö…” Sesi duyuldu, sohbet kesildi. Bu ses nereden geliyor diye sorduğumda Mehmet Bey cevap Verdi:
Mezbahadan…
Durgunlaştık
Sokakta oynayan çocuklar hiçbir şeyden habersiz, “elim sende” diyerek koşmaya devam ediyordu.
Dağılacağımız sırada uzaktan bir müzik sesi geldi:
BİR NEŞE UMDU GÖNÜL SERÂPA KEDER OLDU
GÖRÜNDÜ GEÇTİ BAHAR HAZANLA HEDER OLDU
…