Taklit Marka ile Savaş

MARKA BAŞVURULARINDA GELİŞİM Sınai mülkiyet mevzuatının henüz kavranmakta olduğu ülkemizde marka tescili gittikçe önem kazanmaktadır. Türk Patent Enstüsü’ne(TPE) yapılan yerli marka başvuruları; 2010 yılında 73 000 , 2011 yılında 104 000 ve 2012 yılı Eylül ayında 66 000 olmuştur. Bu arada uzun süren bir tescil sürecinden sonra 2010 yılında 32 000, 2011 yılında 36 000, 2012 yılı Eylül ayında ise 23 000 marka başvurusu TPE tarafından tescile bağlanmıştır. Marka başvurularından özellikle Marka ve Patent vekilleri kanalı ile yapılanların ortalama % 70’i tescil edilmekte ve korunmaya alınmaktadır. Firmaların markalaşma konusunda giderek artan bilinçleri yanında, marka başvuruları çoğalırken; bilerek veya bilmeyerek yapılan, hatta kötü niyet taşıyan, taklit amaçlı başvurular da gelişimin hızını kesmektedir. KÖTÜ ALIŞKANLIK Nedense tarihe, doğaya ve yöreye dayalı, yenilik içeren Türkçe markalar yaratmak yerine tanınmış marka statüsündeki markaların aynısını veya piyasada isim yapmış yerli ve yabancı markaların benzerlerini piyasaya mal ve hizmet olarak sürmek alışkanlık halini almıştır. Söz konusu markaları taklit ederek ambalajlara, tabelalara, basılı belgelere iltibas yaratacak işaretler, amblemler koyarak kısa yoldan kazanç sağlamak, tescilli markanın pazar payını paylaşmak ticaret hayatımızda çok rastladığımız sapmalar arasındadır. Biz yapı olarak bir türlü taklitçilikten vazgeçemiyoruz. Türkiye’de gerek firma gerekse ürün bakımından tanınmış, başlattığı ihracat zinciri ile yurt dışında aranan marka haline gelmiş marka sahibi firmalar bu çabalarının yanında taklitçi firmalarla yasal veya yasal olmayan yöntemlerle uğraşmak zorunda kalmaktadır. Hele ürünlerinin taklit markalarla semt pazarlarına dökülmesini görmeleri onlar için daha üzücü olmaktadır. YURT DIŞINDA DURUM Avrupa Birliği’nden alınan son veriler; sahte ürün üretici ve satıcılarının global marka sektöründen her yıl 200-300 milyar dolar haksız pay aldığını göstermektedir. Bu verilerden de anlaşılıyor ki taklitçilik yalnız Türkiye’de değil, dünyada pek çok ülkede de yapılmaktadır. Taklitçilikten etkilenen ve zarar gören firmalar, taklit edilen ürünleri nedeniyle markalarına olan güvenin azaldığını, satış kaybını, hem tüketici hem de pazar paylarındaki olumsuzlukları görmekte ve ticari gelişmelerinden endişe etmektedir. TAKLİDİN ÖNLENMESİ Marka taklidinin önüne geçmenin ve savaşmanın yolu ; ürüne ve hizmet işletmelerine konan markanın tescili ile başlamakta ve markanın korunması ile devam etmektedir. Her ne kadar yıllardan beri kullanım, eskilik ve tanınmışlık markanın korunması anlamına geliyorsa da bu nitelik yeterli olmamaktadır. Bir başkasının bu niteliklerden faydalanıp söz konusu markayı taklit ederek tescilsiz kullanması veya cüzi değişikler yaparak tescil ettirmesi çok sık rastladığımız olaylardandır. Bu tür başvurulara ilanda itiraz edilmekte ise de herhangi bir sebeple tescile dönüşmesi dava yolunu açmakta, bu davranış her iki taraf için para ve zaman kaybına sebep olmaktadır. İZLEME Marka haklarının hukuki olarak korunması, sahtecilik ve taklitçilikle mücadele bugün özellikle tanınmış marka sahiplerinin en önemli gündem maddelerinden birini teşkil etmektedir. Bir markanın korunması için ilk önemli husus; tescil edildikten sonra tescilli markaya benzer olarak piyasaya çıkan haksız rekabet yaratacak markaların tespit edilmesidir. Diğer taraftan benzer marka başvurularının takip edilmesi ve üç aylık ilan süresinde TPE’ne itiraz edilerek tesciline engel olunması ise başka bir izleme yöntemidir. Taklit veya benzer marka başvurularının ilanda görülmeyerek tescil edilse bile; hükümsüzlük davası açılmalı ve iptal ettirilmelidir. Bu sebepten yıllardan beri kullanılan markaların özellikle tanınmış marka sahiplerinin markalarını bizzat izlemeleri veya işlemlerini idari düzeyde, mevzuata uygun olarak yürütebilmeleri için her türlü teknolojik gelişmeyi izleyen marka ve patent vekilleri kanalı ile izletmeleri kaçınılmaz hale gelmektedir. İZLEMEDE İŞBİRLİĞİ Üreticinin ve tüketicinin maddi kaybına sebep olan, gıda ürünlerinde ve kozmetiklerde sağlığı tehdit eden, elektrik ve elektronik mamullerde risk yaratan, en önemlisi her sektörde kayıt dışı ekonominin sınırlarını zorlayan taklitçilikle mücadeleyi öncelikle TPE (Türk Patent Enstitüsü ) yapmaktadır. TPE başvurularda iltibas yaratacak benzer markalar red etmektedir. Diğer taraftan marka ve patent vekilleri emniyet teşkilatı, gümrük müşavirlikleri ile sınai mülkiyet davaları konusunda çalışan, bu gün için üç büyük şehirde bulunan ihtisas mahkemeleri gerçek hak sahibinin yanında olmaktadır. Marka sahibi, yukarıda belirtilen güçlerle birlikte hareket ettiği takdirde bu mücadeleyi kazanacak ve markasını koruyacaktır. SONUÇ Sonuç olarak tescilli markayı taklit eden firma sahiplerinin; taklide karşı açılacak savaş sonunda mevzuat gereği para, hapis ve iş yeri kapatmaya kadar giden cezalara çarptırılacaklarını, yüklü miktarda tazminat ödeyeceklerini, piyasadaki itibarını kaybedeceklerini ve maddi sıkıntıya düşeceklerini bilmeleri gerekmektedir. Şu bir gerçektir ki; ticari hayatlarında taklitçiliğe devam edenlerin, bunu alışkanlık haline getirenlerin, kişisel ve yasal uyarılara rağmen bundan vazgeçmeyenlerin sonu pek de iç açıcı olmamaktadır…
  • 800
  • 0