Markanızı Koruyamıyorsanız Sahibi Siz Değilsiniz!

Markanın sahibi olmak markayı kullanmakla başlar, kullanılmayan marka, marka olamaz. İster tescilli ister tescilsiz olsun bir marka kullanılıyorsa sahipleniliyor, ayrıca hem marka sahibi hem devlet tarafından korunuyor demektir. Ancak marka sahibinin markasını koruması; markasının aynısının veya benzerlerinin başkası tarafından kullanılıp kullanılmadığının bizzat takip etmesi ile mümkündür. Diğer taraftan yıllardır kullanılan fakat tescil ettirilmeyen markanın bilmeyerek veya onun tanınmışlığından yararlanmak amacıyla bilerek aynen veya benzer şekilde başvurusunun yapılması ve ilan safhasında yakalanması başka bir koruma şeklidir. Bu benzer başvuru ilanda görüldüğü zaman 556 Sayılı KHK nın 8. Maddesine istinaden itiraz edilebilmekte ve reddi sağlanmaktadır. Ayrıca yapılan bu benzer başvuruların görülmeyip herhangi bir şekilde tescile bağlansa bile sonradan dava açılarak iptal ettirilmesi de mümkün olabilmektedir. Markanın genel bir tarifi vardır; bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini başka bir teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt edilmesi… diye başlanır, akabinde markanın kişi adlarından, sözcüklerden, şekillerden, harflerden, sayılardan oluştuğu açıklanır. Piyasaya çıkmak için hazırlanan mal veya hizmetin, piyasaya çıkmadan önce ayırt edici nitelikte bir marka başvurusunun yapılması esastır. Her ne kadar yapılan başvurunun markanın tescil edileceği anlamına gelmemekle birlikte, başvuru öncesi yapılacak detaylı bir benzerlik araştırması ve yorumlanması markanın tescil edilme ihtimalini yükseltmektedir. Bazı marka başvurularında müteşebbisin iş konuları dışındaki mal ve hizmetleri ileride belki kullanırız düşüncesiyle tescilini istemesi ve tescil ettirmesi markanın alınmasını ve korunmasını zorlaştırmaktadır. Bir iş sahibinin, hem gıda, hem elektronik, hem konfeksiyon, hem deri, hem inşaat vs. işine birden girmesi pek mümkün olmadığı halde dolu dolu mal ve hizmet sınıfı talep etmesi işi zorlaştırmak, gereksiz yere bir başkasının hakkını ihlal etmektir. Bazı firma sahiplerinin markalarını tescil ettirmeden o marka adı ile pek çok mal ve hizmet ürettikleri, tabelalar, panolar yaptırdığı, yazılı, sesli ve görsel reklamlara girdiği fakat karşılarına önceden tescil edilmiş benzer markanın çıkması halinde yıllarca süren davalarla uğraştıkları, davayı kaybettikleri zaman yüklü miktarda tazminat ödedikleri, yatırımlarından dolayı maddi kayıplara uğradıkları hatta itibar kaybettikleri görülmektedir. Marka başvuruları yalnız kullanılacak alanlar için yapılmalıdır. Bu konu yurt dışında çözülmüştür, herkes ilgili olduğu ve kullandığı mal ve hizmetin markasını almaktadır. Örneğin; ABD’de marka tescil başvurusu iki türlü yapılmaktadır. Birincisi; halihazırda kullanılan markanın hangi mal ve hizmetler için kullanıldığının başvuru formunda teker teker belirtilmesidir. İkincisi ise; markanın tescil süreci içerisinde hangi mal ve hizmetleri için kullanımının gerçekleştirileceğinin beyan edilmesidir. Her iki durumda da, markanın tescil kararı aşamasına geçildiğinde o ülkedeki mevzuata göre başvuruda bulunulan mal ve hizmetler için kullanımının tek tek ispatı gerekmektedir. Bu durumda örneğin, çikolatalar ve bisküviler için bir marka tescili talep edildiğinde eğer sadece “çikolatalar” emtiasının kullanımı ispat edilebiliyorsa yalnız bu emtia için tescile hak kazanılmaktadır. İspat için sunulacak, fatura ,reklam materyalleri, ambalaj örneği, etiket vb. belgelerde markanın ve emtianın açıkça görünmesi istenmektedir. Diğer taraftan tescil tarihini müteakip 5.-6. yıllar arasında tescili alınan mal ve hizmetler için yeniden bir kullanım ispatı gerekmekte, ispat edilemeyen mal ve hizmetler için marka iptal edilmektedir. Ne yazık ki bizde durum böyle değildir… Belki Türk Patent Enstitüsü tescil edilen markaların kullanılıp kullanılmadığını kontrol edebilse sorun çözülecektir. Ama bu mümkün değildir, başlı başına bir iş, başlı başına külfettir. Sorumluluğun ABD de olduğu gibi marka sahibine bırakılması ve bu konuda bir mevzuat değişikliğinin yapılması önerilebilecek bir çözümdür. Mutlaka bilinmelidir ki; herhangi bir iş konusunda piyasaya atılmadan önce marka tescil ettirilmeli ve marka tescil edildikten sonra da sürekli kullanılmalıdır. Nitekim 556 sayılı KHK 14. maddesi markanın, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde, haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde, markanın iptal edileceğinden bahseder. Kullanılmayan markanın iptali bir başkasının yaptığı marka başvurusunun kullanılmayan markadan dolayı red edilmesi veya üçüncü şahısların iptal davası açması sonunda gerçekleşmektedir. Bununla beraber: a) Markanın ayırt edici karakterini değiştirmeden farklı unsurlarla, b) Markanın yalnız ihracat amacıyla mal ya da ambalajlarda c) Marka sahibinin izni ile d) Markayı taşıyan malın ithalatı kullanım sayılmaktadır. Özetleyecek olursak; marka sınai bir haktır, bir değerdir. Bu değere sahip olmak için markayı kullanmak, takibini yapmak ve korumak şarttır.
  • 1290
  • 2