Kahverengi İstanbul

Birkaç gün önce gittiğimde, denizin mavi renginin yansıdığı İstanbul’un renginin değişmiş olduğunu gördüm.. Her taraf kahverengiye bürünmüştü Bulunduğum Taksim, Beyoğlu; Sıraselviler, Nişantaşı, Beşiktaş’ta Suriyeli vatandaşlar ekmek parası için yollardaydı Bazıları kara çarşaflı eşi ile duvar dibine oturmuş sessiz ve sakin olarak arabaların önlerine saldıkları çocuklarını izliyorlardı. Küçük çocuklar yayaların ve arabaların önüne atlıyordu. Yürüyenler geçip gidiyor, sürücüler arabanın camlarını kapıyordu. Artık herkeste  bir bıkkınlık vardı…. Diğer taraftan yollarda, lokantalarda, pastanelerde kara çarşaflı, peçeli kadınlar uzun etekli, kara sakallı erkekler farklı bir manzara yaratıyordu.. Yukarıda saydığım semtler, caddeler bu görüntüdeydi. İstanbul’un rengi değişmişti. Pek çok şaire, bestekara ilham veren, aşıkların rüyasına giren İstanbul İşte böyle olmuştu. İstanbul için yazılan yüzlerce şiirin, yapılan yüzlerce bestenin yanında; Dr. Alaattin Yavaşça’nın güftesini yazıp bestesini yaptığı “Boğaziçi şen gönüler yatağı, her bucağı aşıkların otağı” diye başlayan şarkı yıllar önce bu şehir için yazılmıştı. Bu güne kadar Türkiye’ye bir milyonu aşkın Suriyeli mültecinin geldiği bunların %70’inin kamplarda, %30’unun ise serbest olarak şehirlerde yaşadığı tahmin edilmektedir Suriye’de iç savaşın uzaması mültecilerin memleketlerine geri dönme ihtimalini azalmaktadır. Görülüyor ki Suriyeli mülteciler, Filistinli mülteciler gibi ciddi ve kalabalık bir mülteci nüfusu oluşturacaktır. . Türkiye’ye sığınan Suriyeli mültecilere insani yardım ve koruma, Başbakanlık AFAD24 (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) tarafından yürütülmektedir. 2011 yılı Nisan ayından itibaren AFAD tarafından önce Hatay ili sınırları içerisinde farklı yerlerde sonra Suriye sınırına yakın diğer illerde çadır kentler, konteyner kentler kurulmuştur. Bu kamplarda AFAD’ın, kamu kurum ve kuruluşlarının ve Kızılayı’ın desteği ile yiyecek, sağlık, güvenlik, eğitim, ibadet, tercümanlık gibi hizmetler verilmektedir. Ancak her ailenin yaşları küçük en az altı-yedi çocuğu olduğundan bu destekler yeterli olmamakta dolayısı ile Suriyeliler sokağa taşınmaktadır. İstanbul’un yanında, İzmir, Ankara gibi büyük kentlerde ve Güneydoğu illerinde hatırı sayılır bir Suriyeli mülteci nüfusu oluşmuştur. İstanbul’da hemen her semtte ekonomik durumları ve yaşam koşulları farklı yüz bini aşkın Suriyeli bulunmaktadır. Bazıları çok ağır koşullarda hayatını devam ettirmeye çalışmakta, bir kısmı kelimenin tam anlamıyla sefalet içinde yaşamaktadır. Bizleri en çok korkutan İstanbul’da yaşam koşullarından kaynaklanan verem vakalarının görülmesidir. Türkiye‘deki verem vakalarının azaldığı söylenirken İstanbul’da veremin çoğalmaya meyil etmesi tedirginlik yaratmaktadır. Artık İstanbul’un rengi, havası, imajı değişmiştir. Buna rağmen Erol Sayan’ın: İstanbul’u artık hiç sevmiyorum Orda başladı aşkım, orda oldu ayrılık Orda verdik el ele, yine orda bıraktık İstanbul’u artık hiç sevmiyorum… dizelerini içeren rast şarkısını söylememek için kendimi zorluyorum…
  • 895
  • 1